Boş Bilen Kadın der ki: Sevin ve Sevilin!

21.12.12

Bir Felaket Gününü Daha Atlattık, Darısı Diğerlerinin Başına

Bir milenyum gitti bir Maya geldi dünya yine bir kıyamete adım kadar yaklaşamadı. Şirinceye yatırım yapan otelciler kazandı, oraya gidip meyve şarabı içenler kaybetti.

Son günlerde bir şey olmayacağını anlayan tellallar ise şu çalışmalar içine girdiler:

- Acaba takvimi yanlış mı okuduk? Yoksa o 21 Aralık 2013 müydü?
- Aslında hepimiz ruhen bir değişime girdik.
- Dünya yuvarlaktır döner, sevda yalancıdır söner. Yeni bir dalavera bulalım....

2012 felaketinden en çok kazananlar listesini bekliyorum sayın ekonomistler!...

10.12.12

Esef Pilsen Blues Festival

30 Kasım Cuma günü günü gittik arkadaşlarla. Bir kalabalık bir kalabalık sormayın! İçerisi kadife fitilli pantolon giymiş ve 1950'lerde doğmuş SES grubu A ve B'lerden oluşan bir grup yaşlı insan ile doluydu. Sanki zannedersiniz ki yaşlı hastalıkları toplantısı yapılmış. Durumun vehametini şu ışığın aydınlattığı kafadan da anlayabilirsiniz tabi:


Sanki bu kadar yaşlının toplandığı yerde sabaha kadar ayakta kalabilecekler gibi oturacak yerler çok az ve sınırlıydı. Bazı ayrıcalıklı yaşlılar kimsenin alınmadığı yerde tek başlarına takılmayı başardılar ama. Aferin onlara...

İçeri girerken uyanık yaşlı ben ise hemen bir yer kaptım ve gece boyunca totomu milim oynatmadan oturdum. Sanki bir altın yumurta kuluçkasına yatmış gibi hissettim kendimi. Ama olsun yaşlandıkça böyle ortamlara alışmak lazım tabi, bunun devamında devlet hastanesi kuyruklarında beklemek de var!

Efes Pilsene bıraaaavo diyorum, gözlerinden öpüyorum canlarımı!

16.11.12

Bond ve Reklamları

Ben Kadın, hem de Boşbilen Kadın!



Skyfall'u izledim geçen hafta. Aslında şöyle demeliyim fall, skyfall. Öncelikle İstanbul'un bu derece Adana'ya yakın olması bir gün Ankara'ya denizin getirilebileceğinin kanıtıdır bence. Bu konuda belediye başkanları PR yapabilirler. "Spock, Mr. Spock bizi ışınla" sözleri de yakın olmalıdır.

Film boyunca araya aldıkları reklamları yakalamaya çalıştık. Bir tanesini bırakın yakalamayı, direk olarak üstümüze gönderdiler. Güzelim 5 Volkswagen böceğini trenin üzerinde önce ezdiler, sonra da sağa sola savurdular. Herhalde marka yönetici filmi ilk izlediğine "Biz onlara logoyu büyütün dedik, onlar arabaları böcek gibi ezmişler!" demiştir diye düşünüyorum. "Markamı aldılar yerden yere vurdular" isimli Adana uzun havasını sevgi ile buradan marka yöneticisine gönderiyorum.

Bunların dışında bir saat markası - markayı hatırlamıyorum-  ve bir bina üstü Citibank reklamını da gördük. Ama en bombası Sony tabi. Kesin şöyle demişlerdir, "Abi parayı Bond'a gömdük. Muhteşem oldu!" Evdeki VAIO'ma bakarken artık MI6 ile aynı makineyi kullandığımı düşünüp sevinirim keh keh. Gerçi MI6'nın tüm bilgisayarlarına hackerların girmesi ayrı bir çekince yarattı bende şimdi... Bak seeen... Hımmmm....

Film hakkındaki kısa ve öz yorumum ise, pek şahane pek güzel. Bond öldü sanıyorlar sonra bir bakıyorlar yaşıyor. Yakışıklı bond her türlü güçlüğün üstesinden en tatlı haliyle gelebiliyor....

9.9.12

Kadınlar da "Hakkı" İsmini Kullanabilsinler, Şeker de Yiyebilsinler

Pazar günü sevgilimle dedikodu yaptık yine. Pazar günleri yapmaktan en keyif aldığımız şey budur çünkü. Bütün bir hafta boyunca kim kime asılmış, kim kime asılıp yüz bulamamış, efendime söyleyeyim kim asıldığı yerde çamaşır misali kurumuş her şeyi konuşuruz.

Bu haftanın gündem konuları ise:

- Sevdiceğimin bir "kız" arkadaşı, erkek arkadaşına bir yavru kedi misali bakmaktaymış. Kendisinin her türlü masrafını "ay ama o da benimle birlikte canım yaaa" diyerekten ödemekteymiş. Bunu duyan benim gözlerim parladı hemen, sevdiceğime bu arkadaşı onun üzerine kuma getirip getiremeyeceğimi sorduğumda çok bozuk baktı bana. "Ne istedin de almadık" şeklindeydi kısacası. Ama yavrucuğum, insanın gözü doymuyor ki; madem bir saftorik bir kızcağız var neden olmasın!!! (Cinsiyetler bile bu işe karışamaz!)

- Ofisin abaza delikanlısı bu hafta başka bir kıza daha asılarak rekor kırdı. Kızcağızı, tüm uyarılara rağmen korumak mimkin olmadı.

- Uluslararası şirket çalışanlarında psikopat aşıklar edinme ve bunların arkasından-önünden ağlama modası çıkmış. Takip etmek istemedik...

7.9.12

Random Zeka!

Çok zekiymişim bana öyle dedi bir test:

http://www.zekatestimerkezi.com
32 tane birbirinden değişik(!) sorular soran teste başladığımda kendimden çok emindim. 4. soruya geldiğimde öylesine sıkıldım ki en sonunda devamında tamamen sallayarak testi bir kaç saniye içinde tamamladım.

Sonuçlardan görünen o ki, aşkta kaybedicem, kumarda kazanacağım. Sallama sonuçlarımla bir de yüksek zekalı olmadığım kalmıştı. Bu durumda tesadüflerin zekasından bahsedebiliriz değil mi?

Keşke rulette değerlendirseydim bu şansımı....

Bu da sertifikam

11.3.12

Ye, Dua Et, Sev!

Ben bu filme kısaca ye iç eğlen gönlüm diyorum. Kitap yazılmadan seneler önce sevgili atalarım bunun şarkısını bile yapmışlar. Bir de Amerikalılar yeni bulduk diye seviniyorlar. Anlamıyorum onları....

Film özeti dedim ama bunun aslı bir kitaba dayanıyor. Yani bilin diye söylüyorum bir de kitabı var 480 sayfa kadar. Ama film 133 dakika.. 480 sayfayı 133 dakikada okuyabilirseniz kitabı okuyun derim "HA HA HA!"
(Woody Allen'ın dediği gibi hızlı okuma tekniği ile "Suç ve Ceza" kitabını okudum. Olay Rusya'da geçiyordu.)

Konumuza dönersek bir kadın var, onun başından geçen olayları anlatıyor. Yani bir kadın neye sarabilir ki kafayı, yemeğe ya da zayıflamaya; yoga moga moda ve bir de yakışıklı erkeklere tabi!

2.3.12

Requiem for a Dream

Zorla izlettirdiler. Hiç tavsiye etmem. Mütemadiyen uyuşturucu kullanan gençlerin başına korkunç olaylar geliyor.

Ben zaten korku filmlerini hiç sevmem!

26.2.12

Dinlere Göre Hayatı Anlamak...

Bir kaç çeşit din anlayışına göre hayatı kendimce yorumlamaya çalıştım.

Eğer hayat ayakkabının içinde bir taşla yürümekse:

Budistler der ki:
- Taş yok, ayakkabı yok; hepsi bir. Ancak senin egon bu duruma karşı koyuyor. Kabullenirsen acı yok olur.

Museviler der ki:
- Sen özel olduğun için ayağındaki taşı hissediyorsun.

İseviler:
- Hayat bir acı kaynağıdır. Öbür ayağına da taş koyup gezmelisin.

Müslümanlar:
- Taşın orda olmasında bir hayır vardır ve şükret.

Bir ateist ise ayakkabıyı çıkarıp çıplak ayak yürümeye karar verir...

3.2.12

İşten Ayrılma Mevsimi

Dün dünyaca ünlülerden biri olan bir şirkette çalışan arkadaşım basmış istifayı. Aferin ona! Ben de şu sıra yine Türkiye'nin en büyük şirketlerinden birinde çalışıyorum ve bende istifayı basmak üzereyim! Aferin bana!

Planlı bir eylem değil inanın ki! Sadece zaman zaman böyle kendini büyük gören firmalara günlerini göstereceksin!

19.1.12

Dışarı diyalogları

Arkadaşımla beraber yemeğe gittik geçenlerde. Çok da acıkmışız, iyi de olduğunu duyduğumuz yere gittik. Hemen menüye bakıp siparişlerimizi de verdik. İçecek siparişi verecekten tam bize bakan şef garson bizim gibi tatlı, narin, minik kadınlara 1 kutu içeceğin yeteceğini söyleyerek içecek siparişimizi almadı.

Neye şaşıralım bilemedik, adamın centilmenliğine mi, bizi düşünmesine mi?

Ay böyle anlar güzel anlar oluyor canlarım...

17.1.12

Süper Kahraman: Sirke Kadın

Marvel bir dolu süper kahramancık yaratmış, üstelik sanki gerçekler gibi bir de hayat hikayeleri var. Benim neyim eksik, bende çok gerçekçi, gerçek bir süper kahraman yaratabilirim. İşte benimki: Sirke Kadın

Ayşe o gün arkadaşının bahsettiği Reiki inisiyasyonuna gitmek için hazırlanmıştı. Önceden mailde söylendiği gibi bir gün önceden kesinlikle alkol almamış, çok kahve içmemiş ve ağzıyla da kuş tutmamıştı. Heyecanlıydı, ilk defa böyle bir deneyim yaşayacaktı.

Sabahın erken saatlerinde eğitim yerine gitti. Kendisi gibi insanlar vardı sonuçta gittiği yerde. Öyle melekler gibi beyazlar giyinip gezen tipler yoktu. Buna sevindi ve kendini oraya daha yakın hissetti.

Eğitim başlamıştı, eğitmenleri cana yakın ama bir o kadar da kendinden emin bir kadındı. Reikinin ne olduğunu, ne yapılabileceğini teker teker anlattı. Kadın çok bilgiliydi daha pek çok konuda bilgiler de verdi. Ayurvedaya göre nasıl beslenmek lazım, Feng Şui'ye göre evin güney doğu ucunda mor mum yakmak lazım ve Suşiye göre de en çok kaliforniya yenmeliydi. Hepsini tek tek not aldı. Ayrıca negatif enerjiden korunmak için banyo yaptıktan sonra sirkeyi başından aşağı boca etmekte gerekiyordu...

Hemen eve gidip öğrendiklerini uygulamaya başladı. Özellikle de o gece duşunu yaptıktan sonra başından sirke boşaltma işlemini yapacaktı, böylece o kem gözlerden korunacaktı.

Sirkeyi başından boşaltmaya başladığı anda hissettiği yanmadan bir şeyleri yanlış anladığını fark eder gibi olmuştu ama mutlaka işe yarayacaktı; yaramalıydı. Fark etmemişti ama bu sirke ona inanılmaz güçler vermişti, o artık bir X - Woman'dı

Ertesi gün insanlar arasında gezerken gücünü diğer insanlar fark etmişti bile. Kötü düşünceli her insan ondan koşarak ve niyeyse burunlarını tutarak uzaklaşıyordu.

Zamanla diğerleri durumu kabullendiler ve ne zaman salata yemeğe başlasalar Sirke Kadın diye seslenerek onu yardıma çağırdılar...

11.1.12

Hayvan Sevgisi

Hayvanları çok seviyorum. Kedileri, köpekleri, fokları, sincapları... Doğaya bayılıyorum zaten! Her hayvan doğasında güzel. Sokakta görürüm onları, "canım canım" derim onlara. Asla şu şekilde abartmam:

http://catversushuman.blogspot.com/2012/01/i-get-lots-of-baby-and-puppy-pictures.html --> den alıntıdır. 

İnekler koyunlarda şeker. Ama onların üzerinde düşünmeyi sevmiyorum. Yoksa yemek yiyemem bir daha.

Ama o fareler yok mu, ya köpek balıkları, ya o hamam böcekleri!!!! Korkunç sevilmez onlar!

9.1.12

Habersiz ve Masumdular

Bu da benim yazdığım, hemencecik anlattığım korku dolu bir hikaye...

O gün masum aboneler herşeyden habersizdi. Her zamanki gibi sabah yataklarından kalkmış, işlerine gitmek için hazırlanmış ve hatta çoktan yola çıkmışlardı. Öğlene doğru beklemedikleri bir kısa mesaj ile irkildiler!

"Değerli abonem, 160 karaktere sığdıramadım seni, en iyisi bir faturana bak bu ay ki. Sabahları öperek uyandıran bir tanecik dostun, Markan."

Herkes panikle posta kutusuna doğru koşmaya başladı. Yolda birbirlerine çarptılar, merdivenlerden düşenler oldu, bir çocuk arka planda don atlet ağlamaktaydı.

Posta kutularını açıp baktıklarında içlerinin boş olduğunu gördüler ve sabırsızlıkla postacıyı beklemeye başladılar. İçlerinden bazıları, postacı kapıyı iki kere çalar dedi. Ama geçmiş tecrübeler göstermişti ki posta piyangosu satmaya gelen ve delikten bakıldıktan sonra evde yok ayağına yatılan postacılar sadece bir defa kapıyı çalmaktaydı. Belki de geldiğini duymayacaklardı.

Gergin bekleyiş akıllarında "aaa internet var ya" cümlesinin gelmesiyle bozuldu. Mail kutularında faturalarını bulan aboneler asla bir daha internete aynı masum gözle bakamayacaklardı...

oh yes baby...


Bir gün bunu görmek istiyorum...

Ama fakirin umudu bitmez





3.1.12

Yepisyeni bir yıl...

Gıcır gıcır bir yıl, paketinden daha yeni açtık. Sanırım Hazirana kadar bizi oyalar, sonra yeni yılın hayali ile eğleniriz artık.

Listemi geç yaptım ama yaptım, siz ona bakın:
- Her kadının derdi, gitmeyen kilolar. Onları komşuma satmaya karar verdim.
- Spor da yapayım, şekillerime şekil de yapayım.
- Bu yıl daha paralı bir iş veya cüzdan bulmak. (Piyango biletime baktım bile çoktan yani)
- Daha mutlu olayım. Yıllardır ararım bu sorunun cevabını Google da bile bulamadım. (En son baktığımda misyoner siteleri açıldı)

Bir kadın daha ne ister ki?