Oynak Saatler

Bir kış döneminin daha kapısındayız. Hayır ben girmek istemiyorum ama arkadan da itiyorlar.

Kışın gelmesiyle birlikte sabah kalktığında karanlık bir güne başlıyorsun. Sabah evden servis için çıktığında, mahallenizin kargasının sana şöyle seslendiğini de duyuyorsun:

Karga - Hey, kahvaltı eder misin?
Ben - Ney, git işine senin sabah yediğin yenir mi!
Karga - Allah Allah, senin için karpuz mu kesiciiidik!

Sonra gün geliyor saatleri ileri alıyorlar. Sabahlar iyi de akşam bu defa gece karanlığında çıkıyorsun işten.

Sonra bahar geliyor, hop bi bakıyorsun saatler bu defa geri alınmış. Madem geri alacaktın, niye verdin isyanını yapıyorsun.

Sonra yine ileri sonra bir geri. Osmanlı mehteran takımı mı, cha cha yapan dansçı mı... Yok yahu bu zaman dediğin bildiğin oynak!

İşte bebişlerim zamandaki görecelilik bu oynaklık...

Bu Resimde Anlatılmak İstenen: Pazar Gezisi

Pazar gezileri işte böyle bir şey canlarım. Tabi Avrupa bizden aha modern o yüzden mangal yakan, donuyla etrafta koşuşan çocuklar görmüyorsunuz. Medeni adamlar.

Misal bugün bir pazar günü, çık şimdi Zeytinburnu sahiline yanıyor sanırsın mangal dumanından. Gerçi dumanla haberleşiyor da olabilirler. Mesaj "Eti mahalle kasabından aldım, kötü çıktı" "tavuk ye hemşerim, ucuz hiç mi değilse" gibi gibi

80'lerden Günümüze RoboCop

Hafta sonuydu, ben ne yaptım. O kadar yağmur yağdı ki oturdum film izledim. Ne demişler İspanyağda yağmur, her yir çamur.

Bakın canlarım, sizin için Robokopu anlatmak istiyorum. Bir polis gelecek, hepinizin canına okuyacak!

80'li versiyonu olan robo, daha bir vahşiydi. Her türlü vahşet, kirli işler bu filmdeydi. Gözümüze gözümüze sokuyorlardı. 2000 versiyonu ise daha bir şekilci olmuş. Böyle siyahlar içinde bir marketing abidesi resmen.

Ama nedir olan, zavallı bir polis memurunun başına işler gelir, hayatta ancak böyle kalır. Buna da ne kadar hayat denirse. Sonra kendini suç işlerine adar, çözmek için yani.

Bu arada silah desen aynı silah, hiç mermisi bitmiyor.

Fransız İhtilali

Yine bir pazartesi, işte yine tarihten önemli bir gün daha!

Fransız ihtilaline bir bakalım canlarım. Bu Fransız ihtilali denen şey kıskançlıktan öte bir şey değildir. Nedir efendim, yok aristokratlar modayı takip ediyormuş, pastadır ekmektir ne istiyorlarsa onu yiyorlarmış, arabayla geziyorlarmış.

Çalış! Çalış arkadaşım, kıskanma! Sende çalış, senin de olsun. Öyle milletin tabağına saldırmakla olmaz bu iş. Git adamları galeyana getir; hapistekileri dışarı sal; güzel, eğitimli insanların kafasını uçur. Olacak iş mi?!!

Tarih bu yaptığınızı ayıplar sadece!

Bakın işte baldırı çıplakların şu haline. Hiç utanma yok!

Rüyada Arkadaşı Neşeli Görmek

Rüya yorumlarını uzun zamandır yazmamıştım canlarım. İhmal ettiğimi fark edip, hemen ekliyorum yeni bir yorum.

Rüyanızda arkadaşınızı gördünüz. Ama o ne! Arkadaşınız rüyada "Elim sende, elim yok! Elim nerde?" diye cadde ortasında şakıyarak geziyor.

Canlarım, bu rüyanın anlamı şudur: arkadaşınız kafayı yemiş, renkli neşeli günler sizi bekliyor!

Öpüyorum kuzum

Gündemi Takip Etmek Önemlidir

Evet canlarım, ben kültürlü bir kadın olduğumdan her türlü gündemi takip ederim. Misal bakın bazı devletler halklarına ne gibi hizmetler sunuyorlar.

Halk demiş ki kötü kokuyoruz. Devletleri de demiş ki e o zaman gelin sizi yıkayalım.

Vallahi ayağa kadar hizmet götürüyorlar! Benim apartman görevlisini ara ki bul bir ekmek getirsin diye!

Haberin linki: http://www.radikal.com.tr/dunya/beyrutta_cop_isyani_siz_kotu_kokuyorsunuz-1420672

Ne Menem Bir Dünyada Yaşıyoruz?

Kadir abinin bir filminde var. "Yalan söylüyorsun" diye inleyerek tokadı yapıştırıyor karşısındakine. Biz böyle bir dünyada yaşamıyoruz canlarım. O tokadı atarsanız açılan davalardan kendinizi Çağlayan Adliyesinde yatıp kalkarken bulabilirsiniz. Kim bayram eder, tabiki adliyenin çaycısı.

Peki etrafımızda ne menem şeyler dönüyor da biz onları normal kabul ediyoruz bir bakalım:

• Para, para, para! Para o kadar önemli ki havadan, sudan, yediğimizden içtiğimizden daha önemli. Hayır canım hayır, senin cebindeki değil, benim cebimdeki para önemli!
• Koskoca dünyayı asla görünmez çizgilerle bölüyor, sonra da o görünmez çizgilere uymadıkları için insanlara zarar veriyoruz. Kabul edin işte, oturduğum yer benimdir.
• Okullarda içi geçmiş bilgileri öğretiyor, sonra onlardan benim gibi insanlar olmasını bekliyoruz. Olmuyor canlarım olmuyor. Her yüzyılda bir! 
• Bu okullar için de ana babaların tüm kazandıklarını okullara yatırması için baskı yapıyoruz. Niye, benim gibi olsunlar diye.
• Binlerce din var, en doğrusu benimki diye gezen. Yanlış! En doğrusu benim inandığım.
• Ağlamak kötüdür, ağlayan adam da çekilmez. Hakkını korumak için adam döven adam makbuldür. Beni korumak için döven hem de yakışıklı ise daha bir adamdır.
• Buluş buluyorlar kırk yılın başı işe yarar. Bir de onu herkesten korumak için saklıyorlar. 

Tüm bunlara da normal diyorlar. Onlara diyorum ki!

I am not normal, I am sıpeşil!

Bu Resimde Anlatılmak İstenen: Diyabet Bulaşıcı mıdır?

Bu resimde ressam, ne kadar glisemik endeksi yüksek mevva varsa onları resmetmiş. Sanki yemek piramidi yapmak istemiş de yarı yolda canı sıkılmış gibi. Belki de kendisinin şeker hastası olduğunu duyup "aman bulaşır belki" deyip, ortadan kaybolan karısına bir ders de vermek istemiş olabilir. Her şey mümkün.

Bu resme kışın bakıp iç geçirin, ya da şeker hastası olup, sürekli iç geçirin.

Kendime not: karpuz ve muz bu resimde yoklar. Eğer ressam cahilliğinden eklemeyi unuttuysa ok, ama öbür türlü resmin anlamını yeniden araştır.

Kahrolsun Globalleşme

Geçen geçen eğlenelim dedik canlarım. Çok şahane dansöz var dediler kalktık gittik. Yenildi içildi, dansöz bekleniyor heyecanla. Aaa o da ne gele gele 30 kilo, 0 beden bir sarışın kadın geldi. İki jimnastik hareketi yaptı gitti.

Dünya bozuldu canlarım, bu Rusların sıcak denizlere globalleşme sevdasıyla inmesi hepimizin hayat kalitesini olumsuz etkiliyor. Benden demesi!

Göbek dansözü olarak Rus istemiyoruz! Göbek yok ki o kadınlarda!

En Zayıf Noktam...

Öyle belim bacağım falan değil...

Benim en zayıf noktam baklavaya olan aşkım. Öyle six pack baklavası değil, Bildiğin tereyağlı, cevizli, şerbetli baklava...

Kısmet İşte..

Çiğnediğim sakızın falları tutsa, kapımda her gün ayrı bir zengin beklerdi

(Elin kolun dolacak ziynet diyor yahu...)

Oysa ki benim kısmet olsa olsa üçgen olur bu durumda...

Açlık Oyunları 3,5 ve Karataycı Lolitalar

Alaycı kuş kimle dalga geçiyor?! Siz sanın ki başkentle! Yok canlarım, bu alaycı kuş basbayaa bizimle dalga geçiyor. Yahu filmi uzat uzat nereye kadar? Oyuncuların bile vadesi yetip, aramızdan ayrılmaya başladılar, bunlar hala uzatıyorlar. sonunda o olacak, ellerinde kalacak film şeritleri. Yarım filmin özeti mi olur Allasen...

O değil de bu açlık oyunları falan derken, ülkemizde oynanan asıl açlık oyunlarını kaçırıyoruz. Dukancılar, Karataycılara karşı, Detoksçular, Montinyakçılara karşı. Ülke kadınları zayıflayacağım derdinde, gavurun adamlarına (Karatay hariç!) boğazlarını kaptırmış durumda. 

Zayıflayacağım diye gezen ama sadece açlıktan nefesi kokan, bir de o yetmezmiş gibi sosyal ağlarda gruplaşıp, dolduruşa gelip, diğer gruplara çemkirip, "gram veremezsin inşaaallaaa" diyen; "Dukan'ın askeriyiz" diye bağıran çeşit çeşit kadıncıklar var. 

Hükümetimiz artık bu olaya bir el atsın, rica ediyorum. Bir nesil gavur doktorların elinde heba oluyor, 50 yaşındaki kadınlar lolitayız diye geziyor...